top of page

Tarihi ve Müzeleri Çocuklara Nasıl Sevdirebiliriz?

Güncelleme tarihi: 29 Şub

Şubat tatiline girdik. Çocukların yarıyıl tatilinde pek çok ebeveyn çocukları ile nasıl vakit geçireceğini kara kara düşünüyor. Yarıyıl tatilinde her zaman ebeveynlere önerilerimden ilki bulunduğunuz şehri gezmek ve tarihi miraslarımızı çocuklarımıza aktarmak oluyor.


Çocuklarımızla birlikte müzeleri gezmek, yaşadığınız şehri bilmeyen bir turist gibi tanımaya çalışmak çocukların her zaman ilgisini çekiyor olsa da müze ismi geçtiğinde çocuklar heyecanlarını yitirebiliyorlar. Müze sevgisini çocuklara aşılayabilmek için dikkat etmeniz gereken bazı noktaları sizlerle paylaşmak istiyorum.


Öncelikle hayata karşı duruşumuzu anne babamızın belirlediğini unutmamalıyız. Kendi tarihimizi, kültürümüzün getirdiği mirasımız olan eserlerimizi, değerlerimizi bizlerin koruması gerekiyor. Eskiyi değersizleştirmeden çocuklarımıza geçmişimizi, çocukluğumuzu evin içinde anlatmaya başlamalıyız. Bu anlatımlar öncelikle ailenin kendi kökleri ve ebeveynlerin kendi çocukluğundan olmalıdır. Kendi köklerini merak eden bir çocuk yaşadığı ülkenin ve kültürün mirasını da aynı oranda merak etmeye başlar. Bu nedenle ebeveynlerin öncelikle kendi köklerinden başlayarak tarihi çocuklarına aktarmaları gerekmektedir. Bu durum evlerin içinde sanata verilen değer ile de alakalıdır. Bir evin içinde müzik, resim, sahne sanatlarına özen gösterilmesi, çocukları sanatla buluşturulması ya da heveslendirilmesi anne babanın çocuğuna sunduğu imkanlar ve anne babanın sanatı hayatına ne kadar kattığı ile çok bağlantılıdır. Örneğin bir evin içinde kitap okuma alışkanlığını anne baba sürdürmediği sürece çocuğun sağlıklı okuma alışkanlığı kazanmayacağını artık hepimiz biliyoruz.


Müze gezilerinin çocuk üzerindeki artılarını unutmayın!


Çocuklar müzelerde farklı yaşa formlarında, geçmişimizde yaşayan insanların nasıl bir hayatı yaşadıklarını öğrenebilmesi, kültürün, sanatın zamana karşı olan değişimini anlamlandırma fırsatı bulurlar. Geçmişini gören, değerlendirme fırsatı elde eden çocuklar yaşamın değişkenliğini kabul eder ve aynı zamanda geçmişle günümüz arasında bir köprü oluşturabilirler. Bu nedenle çocukların tarihi, geçmişimizi sadece kitaplarda değil müzelerle deneyime dönüştürmesi, bilgileri harmanlayabilmesi için değerlidir.


Müzeleri gezerken çocuğunuzla iletişim halinde olmalısınız!


Ortalama 3 yaşından itibaren, anne baba ile kurulan sağlıklı iletişim varsa; bir çocuk anne babasının elinden tutarak müzeleri gezmeye başlayabilir. Çocukların bu süreçte öncelikle müzelerde serbest dolaşabilmesini sağlamalı ardından dikkat seviyesi geliştikçe ve yaşı ilerledikçe gezdiğiniz müzelerle ilgili adım adım bilgi vermeye başlayabilirsiniz.


Müzeleri sadece gezmek için değil aktivite olarak da planlayabilirsiniz.


Müze gezisi öncesi mutlaka ön araştırma sürecini çocuklarla birlikte yapmalıyız. Çocukların heyecanını körüklemeli ve merak edebilecekleri soruları sorarak gideceğimiz müze için ön çalışma yapmaya başlamalıyız. Basit bir örnek ile gidersek; Dolmabahçe sarayına gitmeden önce onun hikayesini heyecanla anlatıp ardından bu hikâyeyi yarıda keserek çocukların Dolmabahçe Sarayı için fikir üretmelerini sağlayabiliriz. Ardından ortaya koydukları fikirler ile Dolmabahçe Sarayının asıl hikayesini araştırmalarını isteyebilir ardından da bu edindikleri yeni bilgi ile çocukların birbirlerine saray ile ilgili önemsedikleri yönleri anlatmaları ya da tartışmaları istenebilir. Bu ön çalışma sonrasında müzeye gidildiğinde her odanın hikayesi yeniden yaşanır bu sefer gerçekten müzenin içeresinde çocuklar için unutulmaz bir müze deneyimi gerçekleştirilir. Unutulmamalıdır ki heves ve heyecan öğrenmenin yarısıdır.


Sanat ile iç içe bir hayatın çocuğa katkıları nelerdir?


Sanat bir çocuğun yaşamın içindeki renkleri görebilmesini sağlar, empati yeteneği gelişir ve farklı açılardan değerlendirme becerisi geliştirir. Sanat aynı zamanda yaşama, doğaya, insana da saygıyı getirir. Sanatla ilgilenen insan kendini geliştirmek zorundadır. Bu nedenle insani değerlere sahip olmayı doğal yoldan çocuğun hayatına katar. Ulu Önder Atatürk’ün sözleri gelir aklıma “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.”



Gözde ERDOĞAN ŞAHENK




113 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2_Post
bottom of page