top of page

Engel Yaşamın İçindedir!

Yaşamın içinde her birimiz birbirimize koşulsuzca bağlıyız. Birbirimizin yaşamında bir o kadar etkin ve etken durumdayız. Bu durum ebeveyn olsak da olmasak da çocuklarla ilişkimiz, engelli olsak da olmasak da engelli dostlarımız ile ilişkimiz, hayvan dostlarımız ile ilişkimiz, yaşımız gelmişse ya da gelmemiş olsa da yaşlılarla ilişkimiz içinde geçerli. Bu hafta engelliler haftasına giriyoruz. Her yıl 10 Mayıs haftası engelliler haftası olarak kutlanır. Ben de bu hafta sizlere bedenimizdeki engellerden değil yaşamımızdaki engellerin nerede olduğu ile ilgili bir yazı hazırlamak istedim. Şimdi biraz düşünelim.


Bir çocuğun en temelde ve özde ihtiyacı olan duygu sevgi ve koşulsuzca kabul görmektir. Biz yetişkinler çocuklarımızı olduğu gibi ne kadar kabul ediyoruz?


Bir çocuğun ebeveynine duyduğu ihtiyaç zor zamanlarında ortaya çıkar. Zor ve sancılı zamanların dışında çocuk zaten hayata karşı sonsuz merak duygusu ile özgür olmak ister.


Peki burada biz yetişkinler çocuklarımızı ve onların ihtiyaçlarını düşündüğümüzü onlara nasıl hissettirebiliriz?


Onların geri dönüşü olmayacak tehlikelerden arındırılmış, özgürce harekete edebilecekleri ortamlar kurarak! Bıçaklar ortadayken sürekli çocuklara erken dönemden itibaren engel olmak ve bu engellemeyi korku ya da baskı ile çocuğumuza uygulamak işin sonunda büyük bir güven sorunu yaratmaz mı?


Bu hafta engelliler haftasındayken yaşamımızdaki farklı sebeplerle yürüme, konuşma, algılama, tutma, görme konusunda rahatsızlıkları olan, bedenlerinin onlara koyduğu sınırların yaşattığı zorluklarla baş eden kahraman dostlarımızın hayatına sunduğumuz engeller neler?


Biz ne kadarına izin veriyoruz?


En sık konuştuğum konulardan bir tanesi çocuklu ebeveynlerin yargılı bakışlarla karşılaşarak çocuklarına baskı uyguladığı sahneler var. Bu sahneleri hepimiz hayatımızda yaşıyoruz. Anne çocuğu ağlarken çevrenin bakışları altında ezilir ve çocuğuna türlü türlü yanlış bile olsa tekniklerle kandırarak susturmaya çalışır. Peki birbirimizden biraz farklılık gösteren dostlarımıza karşı olan tavrımız da bu baskı ve yargılama dolu bakışlar değil mi? Birisi siz yürürken gözlerini size dikip sizi göz hapsinde tutsa kendinizi nasıl hissedersiniz? Bizler hoşgörümüz, kabullenişimiz, onlara saygı gösterip, yaşamlarını kolaylaştırdığımız sürece engelli dostlarımızı özgürleştirebiliyoruz. Bir insanın özgürleşmesi bizim onun hakkını elinden çalmadığımızda gerçekleşebiliyor. Bir insanın özgürleşmesi bizim bakışlarımızı ona değil kendi önümüze diktiğin zaman gerçekleşebiliyor. O zaman bir insanın özgürlüğü herkesin özgürlüğüne saygı gösterdiği zaman gerçek özgürlük oluyor.


Sokaklarımız ne kadar uygun?


Yayaların bile kaldırımının olmadığı, kaldırımların hafriyat kamyonları, arabalarla talan edildiği, hız kurallarına, trafik ışıklarına uyulmadığı bir şehirde görme engeli ya da işitme engeli olan bir dostumuz güvenle yürüyebilir mi? Peki çocuklu bir anne çocuğunun arkasından ona gölge olacak kadar yön değiştirebilir mi?


Yaşam çemberi ancak çevre izin verirse genişler!


Hepimizin yaşamı ve yaşamımızdaki sınırlar, çevremize ve çevrimizin bizlere sunduğu imkanlara bağlı. Bu nedenle bir çocuğun da bir engelli dostumuzun da yaşam içindeki alanını genişletebilmesi çevresinin ona sunduğu imkanlara bağlıdır. Çok fazla çocuğun hikayesinde tüm gün eve hapsoluş vardır. Çoğu zaman bu durumun sebebi, etrafında çocuk parkının olmaması, yeşillik alanların olmaması ile alakalıdır. Çocuğun yürüyebileceği bir kaldırımın bile olmadığı bir sokakta çocuklar güvenilir bir şekilde dışarıya çıkamamakta. Bu durum engelli dostlarımız için de aynı değil mi? Onların dışarıda sosyalleşebilmesi ancak yaşadığı çevrenin ona sunduğu fiziksel ve ruhsal kaynaklarla gerçekleşebilir. Sokakta yürüyebildiği kadar dışarı çıkabilir. Aldığı yardımlar kadar ilerleyebilir. Onlar için hazırlanmış imkanlarla semtleri dışındaki diyarları keşfedip ilerleyebilir.


İşte tam da bu yüzden bir çocuğun özgürleşmesi, sorumluluk almasında çocuğun değil öncelikle bu öğrenime fırsat tanıması gereken ebeveyn ve çevre ise bir engelli dostumuzun yaşamını temel hakkı olan hareket etme özgürlüğünü ona sunacak olan bu sorumluluğu alacak olan yine etrafındaki çevredir.


İşte tüm bu sebeplerle bir insanın önce kendine saygı duyarak çevresine özenli yaklaşması, birçok insanın yaşamının yönünü değiştirebilir. Yaşadığın semtin sorumlusu kaldırımı yapar ve biz de vatandaş olarak kaldırıma park etmez ve kamu malına öfkemize yenik düşüp zarar vermezsek, çocuk parklarını içkili buluşma mekânı yapmaz, engelliler için hazırlanmış olan örneği çok az olan yollara, ışıklara, uyarılara zarar vermezsek özgür bir insan oluruz. Gücümüzün ve sorumluluklarımızın farkında olduğumuz günlere…. İyi Haftalar



Gözde ERDOĞAN ŞAHENK




19 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2_Post
bottom of page